“Ar damarı çatlamış” derler ya, aynen öyle bir tablo var Hatayspor’da. Bu takımda oynayanların ne için sahaya çıktıkları, ne uğruna forma giydikleri belli değil. Sanki futbol değil, zorunlu bir angarya oynanıyor.
Bir takımı bilinçli olarak çökertmek isteseniz bile bu kadar beceremezsiniz! Rakipler aslında pek fazla zorlanmıyor; çünkü karşılarında yenilgiyi kanıksamış, teslimiyeti alışkanlığa çevirmiş bir takım buluyorlar.
Hatayspor artık mağlubiyetle kardeş olmuş durumda. Ne utanma var, ne arlanma, ne de mahcubiyet…
Üzülüyorum, hem de çok!
Bu oyunculara para veriliyor mu verilmiyor mu bilmiyorum ama eğer veriliyorsa yazık. Çünkü bu performansa tek kuruş bile fazla.
Eğer bu futbolculara borçlanıyorsak, işte o daha da acı. Çünkü bu kadar yeteneksiz, bu kadar isteksiz bir topluluğa borçlanmak, kulübü sadece sportif değil, ekonomik olarak da uçuruma sürüklemektir.
Bu takım hiçbir şey vermiyor, hiçbir ışık göstermiyor ama yakında FIFA’ya şikayet edip kulübe haciz koyduracaklar! Bu ironiyi hangi vicdan kaldırır?
Adana Demirspor, kendi öz evlatlarıyla mücadele edip para harcamadan küme düşüyor.
Ama Hatayspor’un hali onlardan da beter. Çünkü Hatayspor, hak etmeyen oyunculara milyonlar ödeyerek küme düşecek! Hem de iki sezonda iki lig birden…
Yeni yönetim seçildi…
Ama “Hayırlı olsun” bile diyemiyorum.
Çünkü bu yönetimin de gidenlerden farkı yok. Aynı tas, aynı hamam!
Maddi olarak takıma bir katkı sunamayacakları belli.
Kongre dediğin, takımı omuzlayacak güçlü insanları bulmak içindir.
Ama bizde hep aynı senaryo; parasız, etkisiz, vizyonsuz isimler göreve geliyor.
Eğer bu takım sadece belediye başkanının desteğiyle ayakta duracaksa, o zaman ben de başkan olurum, ben de yönetime talip olurum!
Ama bu anlayışla bir arpa boyu yol alınmaz.
Çünkü futbolu bilen yok, plan yok, vizyon yok…
Sonuç ortada: sahada ruhsuz bir takım, tribünde umutsuz bir şehir…
Hatayspor, artık sadece maç kaybetmiyor. Kimliğini, onurunu, geleceğini de kaybediyor.