Az Kaldı Antakyam…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sana dün bir tepeden baktım, aziz Antakya.

O kadar severdim ki seni, Habib-i Neccar Dağı’nın eteklerinden izlemeyi… Her baktığımda bir başka sevdaya tutulur, geçmişin taş sokaklarında gezinen çocuk kahkahalarını duyar gibi olurdum. Fakat 6 Şubat sabahı, o sevgiyle dolup taşan duygularım yerle bir oldu. Çünkü aynı yerden yeniden baktığımda, artık koca bir şehrin enkazını, acısını ve sessizliğini görüyordum.

Sadece binalar değildi yıkılan… Anılar, dostluklar, nesiller boyunca biriktirilen yaşamlar da çökmüştü o sabah. Her bir detay, yürek dağlayan bir hatıra olmuştu artık. O yüzden istemiyordu ayaklarım bir daha o sevdiğim seyir noktasına gitmeyi. Ama hayat, bazen insanı sevdiği yerlerden çok, acı çektiği yerlere götürür. Mecburduk, gitmek zorundaydım.

Ve her gidişimde biraz daha değişiyordu Antakya. Önce sessiz bir yasın ardından gelen suskunluk, sonra enkaz kaldırma sesleri… Ardından yükselen vinçler, dozerler ve geleceğe dair ilk beton adımlar…

Bugün yine gittim o noktaya. Bu kez bir değişiklik vardı: Vinçlerin sayısı azalmıştı. O devasa makinelerin gölgesinde yükselmeye başlayan yapılar, yavaş yavaş yeni Antakya’yı gözler önüne seriyordu. Uzun uzun izledim, gözlerim doldu. Ama bu kez hüzün kadar umut da vardı içimde.

Dedim ki kendi kendime:

Az kaldı Antakyam…

O eski sokakların ruhunu, nar ağaçlarının kokusunu, Asi’nin kıyısında söylenen şarkıları belki birebir geri getiremeyeceğiz. Ama senin küllerinden doğuşuna tanıklık ediyoruz şimdi.

 

Şimdi yapmamız gereken tek şey; sabırla, sevgiyle, birlikle bu şehri yeniden örmek. Gidenlerin ardından ağlarken kalanlarla el ele tutuşmak. Çünkü Antakya sadece bir şehir değil; bir ruh, bir kültür, bir medeniyetin harmanıdır.

İnşallah yine sende yaşam süreceğiz Antakyam.

Daha güçlü, daha bilinçli, daha sevgi dolu olarak…

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.