Ressam Esra Sönmez, alışılmışın dışında bir teknikle ortaya koyduğu eserleriyle büyük beğeni topluyor. Sönmez, çalışmalarında sadece boyayı değil, kahveyi de kullanıyor. Nasıl ki bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varsa, onun kahveyle çizdiği tablolar da bir o kadar kıymetli ve anlam yüklü.
Sanatçının dikkat çeken çalışmaları, sadece estetik bir görsellik sunmakla kalmıyor, aynı zamanda derin bir toplumsal hafızaya da işaret ediyor. 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve “asrın felaketi” olarak adlandırılan depremin ardından yıkılan Antakya kapıları, Sönmez’in tuvallerinde yeniden hayat buluyor.
Sönmez, özel bir teknikle yaptığı bu eserlerde kahveyi boya olarak kullanırken, aynı zamanda geçmişe, yuvaya, kayıplara ve dayanıklılığa dair izler de sürüyor. Sanatçı, “Antakya’nın taş kapılarında yankılanan sessizliğe ses olmak için resmediyorum” diyerek çalışmalarının amacını şöyle anlatıyor:“Sanatım, sadece bir estetik arayış değil; yuvaya, geçmişe, kayıplara ve dayanıklılığa uzanan bir hafıza çalışmasıdır. Antakya’nın taş evlerinin kapıları, artık ardında bir yaşam barındırmayan o yapılar, benim tuvallerimde yeniden hayat bulur. Depremle yitirdiğimiz yaşamların ve yok olan tarihi dokunun izlerini, bana ait olan karışık teknikle işlerim. Her fırça darbesiyle o taşların soğukluğunu değil, içlerinde barınan sıcak hikâyeleri anlatırım. Çünkü bu kapılar yalnızca bir geçiş değil; ardında çocukların oynadığı avlular, kahve kokan sabahlar, duvarlardaki gölgeler, anılarla dolu bir zamanın tanığıdır.”
Ressam Esra Sönmez’in eserlerinde yalnızca taş kapılar değil, bir halkın belleği, direnci ve kayıpları da saklı. Yıkılan evlerin geride kalan kapıları, onun sanatında ayakta kalan hafızalar olarak yeniden anlam kazanıyor. Eski dokulara hayat veren bu tablolar, izleyiciyi hem görsel hem duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.