Saygınlığını ve itibarını kaybeden mesleğimiz için ‘üzgünüz’ kelimesi çok hafif kalır..
Sabahları bakkaldan ekmekle birlikte satın aldığımız gazetelerimiz vardı. Nerde olursak olalım; yerde bulduğumuz gazete sayfasını çömelip okuyacak kadar tutkunduk gazetelere..
Büyükler, siyaset, gençler gazetelerin spor sayfalarını didik ederdi, okunmadık sayfa kalmaz, gazetelerin verdiği posterler duvarlarımızı süslerdi..
Eskiden gazeteciliğin ruhu vicdanıydı, ne zaman ki kalemler teknolojik klavyeye yenildi, gazeteciliğin dili de değişti yolu da.
Ne zaman ki kendileri gibi düşünmeyenlere sansür uygulandı, gazeteciliğin kalbi de, gönlü de kırıldı..
Gazetecilik artık eskisi gibi değil..
Saygınlığını ve itibarını kaybeden mesleğimiz için ‘üzgünüz’ kelimesi çok hafif kalır..
Çünkü mesleğimizi bizler itibarsızlaştırdık!
Ruhlarını parayla satanları meslek onurunu hiçe sayanları gördükçe..
İçim kanar!
Ceketler iliklenirdi bu mesleğe!
Eğer bu onurlu meslek bir daha eski itibarını görürse “namerdim!”
Bugün 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı!
24 Temmuz, “Türkiye’de sansürün kaldırılmasının yıl dönümü” olarak ilan edilmiş bir tarih.
Lakin, sansürün kalkıp kalkmadığı her dönem tartışıldığı gibi bugün de tartışılıyor. Hakikaten sansür, gazetecilerin vazifesini yapmasının önündeki engeller kalkmış denilebilir mi?
Gazetelerin çoğu, “halkın gazetesi” olmaktan çok uzak..
Bayram olmaktan çıkmış bir günü, basın özgürlüğü yolunda bir mücadele günü olarak anmayı tercih ediyoruz.
Ancak bayram gibi geçiyor olmasını geleceğe mahsuben bir niyet olarak algılamak istiyorum.